FURKAN 62 |
وَهُوَ الَّذِي
جَعَلَ
اللَّيْلَ
وَالنَّهَارَ
خِلْفَةً
لِّمَنْ
أَرَادَ أَن
يَذَّكَّرَ
أَوْ
أَرَادَ شُكُوراً |
62. İbret ve öğüt
almak veya şükretmek isteyenler için gece ve gündüzü birbiri ardınca getiren
O'dur.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:
1- Gece ve Gündüzün Birbiri Ardınca
Gelmesi:
2- Az Uyuyarak Zaman Kazanmak:
3- Gece ve Gündüzün Fazileti:
4- Şükretmek isteyenler:
1- Gece ve Gündüzün
Birbiri Ardınca Gelmesi:
Yüce Allah'ın:
"Birbiri ardınca" buyruğu hakkında Ebu Ubeyde şöyle demektedir: Bu
lafız bir şeyden sonra gelen herşey hakkında kullanılır. Gece ile gündüz biri
diğerinin arkasından gelir. Karnı ishal olmuş bir kimseye; (...) denilir. Yani
biri diğerinin arkasından bir kalkıp, bir oturuyor demektir. "yazın ilk
yapraklardan sonra çıkan yapraklar" anlamındaki bu tabir de buradan
gelmektedir. Züheyr b. Ebi Sülma'nın aşağıdaki beyitte de bu tabir
kullanılmıştır: "Vardır orada iri gözlü yaban öküzleri ile ceylan
yavruları; birbiri arkasından yürüyen, Ve bu yaban öküzlerinin yavruları,
çökmüş oldukları her yerden kalkıp giderler."
Şair: Bir sürü gitti mi
arkasından öbürü gelir, demek istemektedir. Kışın bir eve, yazın bir başka eve
sürekli olarak taşınıp duran bir kadını nitelendiren bir başka şair de şöyle
demektedir: "Karıncalar (yazın) topladıklarını yediklerinde onun
el-Matirun denilen yerde, İntikal ettiği yeri vardır, nihayet baharı ettiğinde
Cillik denilen yerde manastırlarda kalır. Dağ başının ortasındaki evlerde
etrafında Zeytin ağaçlarının meyveleri olgunlaşmış olur."
Mücahid dedi ki:
"Birbiri ardınca" lafzı hilM (birbirine aykırılık)'dan gelmektedir.
Biri beyaz (gündüzün aydınlık), diğeri siyah (gece karanlık)'dır.
Ancak birinci açıklama
daha güçlüdür. Bunun aydınlık ve karanlık, artış ve eksiliş bakımından birbiri
ardınca gelmesi anlamında olduğu da söylenmiştir.
Bir diğer açıklamaya
göre burada muzaf hazfedilmiştir. Yani Yüce Allah gece ve gündüzü birbiri
ardınca gelme özellikli yani birbirinden farklı özelliklere sahip kılmıştır.
"İbret ve öğüt
almak ... isteyenler için." Böylelikle Yüce Allah'ın bunu boşuna
yaratmamış olduğunu bilenler için. Bunun sonunda Allah'ın yarattıkları üzerinde
ibretle düşünür, akıl, fikir ve kavrayış bakımından üzerlerindeki nimetleri
dolayısıyla Allah'a şükrederler.
Ömer b. el-Hattab, İbn
Abbas ve el-Hasen'in şu manada açıklamaları vardır: Geceleyin bir takım
hayırları gerçekleştiremeyen, gündüzün onu telafi eder. Gündüzün bir takım
hayırları gerçekleştiremeyen de onu geceleyin telafi eder. Sahih hadiste de
şöyle buyurulmuştur: "Herhangi bir kimsenin geceleyin kılacağı bir namaz
olur da, bastıran uykusu bunu kılmasına engel teşkil eder de, güneşin doğuşu
ile öğle namazı arasında (bu kılamadığını) kılarsa, mutlaka Yüce Allah ona o
namazının ecrini ona yazar ve onun uyuması da ona (verilmiş) bir sadaka (gibi)
olur. ''
Müslim'in, Sahih'inde
rivayetine göre Ömer b. el-Hattab şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu
ki: "Her kim okumayı adet edindiği miktarını yahut onun bir bölümünü
okuyamayıp uyur da bunu sabah namazı ile öğle namazı arasında okuyacak olursa,
onun tamamını geceleyin okumuş gibi ona yazılır. ''
2- Az Uyuyarak Zaman
Kazanmak:
İbnu'I-Arabı der ki:
Zu'ş-Şehid el-Ekber'i şöyle derken dinledim: Yüce Allah kulu canlı ve ilim
sahibi olarak yaratmıştır. Onun kemali de bununladır. Buna karşılık ona uyku
afeti ile def-i hacet ihtiyacını ve hilkatinin eksikliğini musallat kılmıştır.
Zira kemal o ilk olan yaratıcıya mahsustur. O bakımdan kişi az yemek ve Yüce
Allah'a itaat yolunda uykusuz kalmak süretiyle, uykusunu bertaraf edebilirse
bunu yapsın. Kişinin altmış yıl yaşayarak bu altmış yılın gecelerini uykuyla
geçirip, böylelikle ömrünün yarısını boşa harcaması, gündüzün altıda birini
dinlenmek maksadı ile uyuyup, böylelikle de ömrünün üçte ikisinin gitmesi,
geriye de onun yirmi yıllık bir ömrünün elinde kalması, gerçekten büyük bir
aldanıştır. Kişinin üçte ikilik ömrünü fani bir lezzette telef etmesi buna
karşılık hiçbir şeye muhtaç olmayan ve hiçbir eksiği bulunmayan, asla da
zulmetmeyen, amellerin karşılıklarını eksiksiz verenin nezdinde, kalıcı bir
lezzet uğrunda uykusuzlukla ömrünü geçirmemesi, çok büyük bir bilgisizlik ve
akılsızlıktır.
3- Gece ve Gündüzün
Fazileti:
Eşyalar bizatihi biri
diğerinden faziletli değildir. Çünkü cevher ve arazlar varlık itibariyle
birbirine benzerdirler. üstünlük niteliklerle gerçekleşir. Şu iki vaktin
hangisi daha faziletli olduğu hususunda görüş ayrılığı vardır: Gece mi, gündüz
mü? diye. Ancak orucun delaleti başka bir delile ihtiyaç bırakmayacak kadar
açıktır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Bu açıklamayı İbnu'l-Arabı
yapmıştır.
Derim ki: Gecenin kadri
de pek büyüktür. Yüce Allah, Peygamberine geceleyin namaz kılmayı emrederek
şöyle buyurmuştur: "Gecenin bir kısmın da da sana has nafile olmak üzere
onunla (Kuran ile) gece namazı kıL. "(elİsra, 79); "Birazı müstesna
geceleyin kalk, namaz kıL. "(el-Müzzemmil, 2) -ileride açıklaması geleceği
üzere- diye buyurmuştur.
Mü'minleri de geceleyin
namaz kıldıkları için: "Yanları yataklarından uzak kalır. ''(Secde, 16)
diye buyurmaktadır. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: "Suyun ateşi
söndürdüğü gibi sadaka da günahı öylece söndürür. Kişinin gecenin ortasında
namaz kılması... ve gecede Yüce Allah'ın duayı. kabul ettiği bir an vardır ve
geceleyin şanı Yüce ve mübarek olan Rabbimiz (dünya semasına) iner... '' Yüce
Allah'ın izniyle ileride açıklaması gelecektir.
4- Şükretmek
isteyenler:
"ibret ve öğüt
almak. .. isteyen'' anlamındaki buyruğu sadece Hamza, "zel" harfi
sakin, "kef"de ötreli olarak; "Hatırlamak ... isteyen" diye
okumuştur. Bu İbn Vessab, Talha ve en-Nehai'nin de kıraatidir. übeyy'in Mushaf'ında
ise bir "te" ziyadesi ile; (...) şeklindedir. Diğerleri ise
"kef" harfi şeddeli olarak; (...) diye okumuşlardır. İster şeddeli,
ister şeddesiz olsun her iki okuyuş da aynı anlamdadır. Şeddesiz okuyuşun; iki
vakitten birisinde unuttuğunu, ikincisinde hatırlar şeklinde olduğu yahut o
vakitte Allah'ı tenzih ve tesbihi hatırlasın, demek olduğu da söylenmiştir.
"Veya şükür etmek
isteyenler için ... '' buyruğundaki "şükür" fiili: "Şükretti,
şükreder, şükretmek" şeklinde kullanılır. "Küfretti, nankörlük etti,
eder, küfretmek, nankörlük etmek" gibi.
Burada sözü geçen şükür
Yüce Allah'ın gece ile gündüzü onların hayatta kalmalarının esası kılması
dolayısıyladır. Sanki müşriklerin: "Rahman da neymiş" demeleri
üzerine mü'minler de: O bütün bunları takdir edendir, diye cevap vermiş
gibidirler.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN